Helen’in uğruna Truva savaşını başlatan, Penelope’nin hiç haber alamadığı Odysseus’u yıllarca beklemesine neden olan, hatta bazen ucunda ölüm olsa da yine de yaşanan aşk, mitolojinin en önemli temalarından biridir. Tanrılar aşık olur, insanlar aşık olur, yeri gelir Tanrılar insanlara ya da insanlar Tanrılara aşık olur, aşk engel tanımaz, yaşanır, bazen mutluluk getirir ama çoğu zaman bedeli büyük acılarla ödenir. Hoşumuza gitse de gitmese de aşk, yaşamın en güçlü duygu durumlardan biri. Hatta Tanrılar için bile! Bir kez Eros’un oklarıyla vurulduktan sonra, acaba vazgeçmek mümkün değil mi? Ya da aşk, uğruna yaptıklarımıza değer mi? Tanrılar bile aşkın kölesi oluyorsa, insanlar aşk karşısında çaresiz mi? Aşkta mutlu bir son olabilir mi? Psyke ve Eros, Hero ve Leandros, Aphrodit ve Adonis, Orpheus ve Eurydike … Şimdi söz sırası, ölümden bile güçlü olan aşkta… Bergen Coşkun Özüaydın, 1998 İstanbul Üni. İngilizce İşletme bölümü mezuniyetinin sonrasında, reklam yazarlığı ve oyunculukla geçen bir dönemin ardından, 2008'de, Maltepe Üniv.'nde Felsefe ve Psikoloji bölümlerinden dereceyle mezun olmuştur. Aynı üniversitede, Etik ve Uygulamalı Etik yüksek lisansını tamamlayarak, felsefe alanında doktorasını yapan Bergen, üniversitenin felsefe bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Öğrenme ve öğretme yoldaşlığına olan inancı ile 2019’da girdiği İstanbul Üniv. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde de öğrenciliği devam eden Bergen, edebiyatın içindeki felsefeyi araştırmakta ve harıl harıl felsefe çalışmaktadır.

Felsefe yapmanın ve felsefe okumanın bir mevsimi yoktur yok olmasına ama, olsaydı eğer, kuşkusuz sonbahar olurdu felsefenin mevsimi. Yaz mevsiminin tatlı rehaveti bitip de güneşin ışıkları çekilince, yaşam insanı düşünmeye ve felsefeye çağırır sanki. Sonbahar, kendine çekilme, kendini dinleme ve kendini keşfetmenin mevsimidir ve bu keşfetme yolculuğunda felsefe, insanın en iyi yol arkadaşıdır. "Sonbaharda Felsefe" serimiz "Varoluşçu" felsefeyle başlıyor. Yaşam, biz ondan her ne yaparsak ona dönüşür ve insan yaşamını dönüştürmek için düşündüğünden çok daha özgürdür. O halde var mısınız varoluşçu felsefeyle kendinizle yüzleşmeye? Önümüzdeki beş seminerde, beş konuyu, beş felsefeci etrafında işleyeceğiz. (26 Eylül, Cumartesi) 1. Hiçliğin Kıyısında: Martin Heidegger (4 Ekim, Pazar) 2. Hayatın Sınırlarında: Karl Jaspers (11 Ekim, Pazar) 3. Özgürlüğe Mahkum: Jean-Paul Sartre (18 Ekim, Pazar) 4. Bir Yabancı Gibi: Albert Camus (25 Ekim, Pazar) 5. Kadınlık, aşk ve felsefe: Simone de Beauvair

Mutluluk belki de hepimizin en çok aradığı, sahip olanlarımızın kaybetmeyi hiç istemediği tek şey. Aristoteles de dahil olmak üzere felsefe tarihi boyunca pek çok filozof insan için en yüksek iyinin mutluluk olduğunu düşünmüştür. Peki, bu en yüksek iyiye nasıl ulaşacağız? Ya mutluluk, olduğunu zannettiğimiz şey değilse? Ya olduğumuzu zannettiğimiz anda aslında mutlu değilsek? Aristoteles, Nikhomakhos’a Etik adlı eserinde, bu soruların ve çok daha fazlasının cevabını araştırmıştır. Onun, binlerce yıl önce yaptığı belirlemeler eşliğinde, mutluluk üzerine, onun deyimiyle eudaimonia üzerinde düşünmeye ne dersiniz? Belki bu kez, cevaba biraz yaklaşabilir, yüzyıllardır tartışılan o en yüksek iyiyi biraz daha anlayabiliriz. Bergen Coşkun Özüaydın, 1998 İstanbul Üni. İngilizce İşletme bölümü mezuniyetinin sonrasında, reklam yazarlığı ve oyunculukla geçen bir dönemin ardından, 2008'de, Maltepe Üniv.'nde Felsefe ve Psikoloji bölümlerinden dereceyle mezun olmuştur. Aynı üniversitede, Etik ve Uygulamalı Etik yüksek lisansını tamamlayarak, felsefe alanında doktorasını yapan Bergen, üniversitenin felsefe bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Öğrenme ve öğretme yoldaşlığına olan inancı ile 2019’da girdiği İstanbul Üniv. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde de öğrenciliği devam eden Bergen, edebiyatın içindeki felsefeyi araştırmakta ve harıl harıl felsefe çalışmaktadır.

Aşk… Üzerinde en çok düşündüğümüz, ne kadar çok düşünürsek düşünelim bir türlü ne olduğu konusunda uzlaşamadığımız, içinden çıkamadığımız aşk… Hem de Antikçağ’dan beri. Platon, Symposium/Şölen diyaloğunda aşkın ne olduğunu araştırıyor. Kimine göre diğer yarıyı aramak, kimine göre insanlar ve Tanrılar arasındaki bir daimon, kimine göre o, kimine göre bu. Belki de bunların hepsi ya da hiçbiri. Aşk ne sağlar bize? Neden aşık olur insan? Aşk, sandığımız şey midir yoksa aslında hiç yaşamadığımız bir şey mi? Platon’un izinde, Antikçağ’daki aşk anlayışını enine boyuna düşünerek, aşkın ne olduğunu kesin olarak saptayamayacak olsak da en azından ne olmadığı konusunda daha iyi bir anlayışa sahip olabiliriz. Sahi, aşk için ölmeli aşk o zaman aşk mıdır? Aşka haksızlık yapıyor olmayalım sakın? Ne dersiniz?

Sadece Yunanlar ve Troyalılar arasındaki savaş değildir Homeros’un İlyada’sında anlatılan. Tanrılar ve insanlar arasında, kahramanlar ve korkaklar arasında, kadınlar ve erkekler arasında fırtınalı, inişli çıkışlı bir mücadeledir yaşanan. Ölümün ve kaderin kaçınılmazlığının, aşkın, acının, cesaretin, öfkenin, ihanetin, iyi ve kötü daha nice duygunun masalıdır anlatılan. İşte bu yüzden İlyada, yazılışından binyıllar sonra bile insan dünyasına ışık tutmaya devam ediyor ve İlyada’yı okumadan insanı anlamak mümkün değil gibi görünüyor. İlyada, bize insan olmanın kaderiyle ilgili ipuçları veriyor. Hektor’un dediği gibi: “Doğduğu günden beri, hiçbir insan kaçamaz kaderinden, ister korkak olsun ister yürekli”. Bergen Coşkun Özüaydın, 1998 İstanbul Üni. İngilizce İşletme bölümü mezuniyetinin sonrasında, reklam yazarlığı ve oyunculukla geçen bir dönemin ardından, 2008'de, Maltepe Üniv.'nde Felsefe ve Psikoloji bölümlerinden dereceyle mezun olmuştur. Aynı üniversitede, Etik ve Uygulamalı Etik yüksek lisansını tamamlayarak, felsefe alanında doktorasını yapan Bergen, üniversitenin felsefe bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Öğrenme ve öğretme yoldaşlığına olan inancı ile 2019’da girdiği İstanbul Üniv. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde de öğrenciliği devam eden Bergen, edebiyatın içindeki felsefeyi araştırmakta ve harıl harıl felsefe çalışmaktadır.

avaşta ve aşkta her şey mubahtır. Gerçekten öyle midir? Bir savaşı kazanmak için ya da bir aşığın gönlüne girebilmek için, bir aşkı kazanmak ya da kaybetmemek için her şey yapılabilir mi? Bu uğurda yapılacak her şey kabul edilebilir mi? Akhalar ve Troyalılar arasında gerçekleşen Troya Savaşı, hem Tanrıların hem insanların savaşta kazanmak için neler yapabileceklerini, neleri gözden çıkarabileceklerini göstermenin yanı sıra kadınların ve erkeklerin aşk uğruna neleri yapabileceklerini, nelere göz yumabileceklerini ve nelere katlanabileceklerini de gösterir. İlyada’da, Homeros’un ustalıklı dilinden savaşın en acımasız ve öfkeli sahneleri anlatılırken, ne kadar güçlü ne kadar kibirli ya da öfkeli olsalar da, bir kez aşık olunca erkeklerin ve kadınların sevgilerinin nelerle sınanabileceği, insanların ve Tanrıların dünyasının sınırlarına uzanarak açığa çıkarılır. Hera ve Zeus… Helena ve Paris… Akhilleus ve Briseis… Hektor ve Andromakhe… Savaşın içindeki aşk, aşkın içindeki savaş. Bergen Coşkun Özüaydın, 1998 İstanbul Üni. İngilizce İşletme bölümü mezuniyetinin sonrasında, reklam yazarlığı ve oyunculukla geçen bir dönemin ardından, 2008'de, Maltepe Üniv.'nde Felsefe ve Psikoloji bölümlerinden dereceyle mezun olmuştur. Aynı üniversitede, Etik ve Uygulamalı Etik yüksek lisansını tamamlayarak, felsefe alanında doktorasını yapan Bergen, üniversitenin felsefe bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Öğrenme ve öğretme yoldaşlığına olan inancı ile 2019’da girdiği İstanbul Üniv. Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde de öğrenciliği devam eden Bergen, edebiyatın içindeki felsefeyi araştırmakta ve harıl harıl felsefe çalışmaktadır.